4857 sayılı iş kanunun 54. maddesi Hizmet sürelerinin aynı işverenin ayrı ayrı işyerlerinde çalışmalarının birleştirileceği gibi aynı işyerindeki aralıklı çalışma süreleri de birleştirilecektir. Hükmüne dayanarak izin kıdeminin birleştirilerek uygulanması esastır.
Gerçektende işçi aynı işverene bağlı işyerlerinden çeşitli nedenlerle ayrılıp (istifa, askerlik, emeklilik vb.) tekrar iş başı yaptığında daha önceki çalışmalarına ait kıdem süresi sıfırlanmış mı kabul edilecek? Yoksa bu süreler dikkate alınacak mı?
Bu konuda örnek oluşturacak Yargıtay Kararında konuyla ilgili tespit davası açan bir işçi sendikasının davasını Yargıtay konunun tespit davasına gerek olmayacak kadar net olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Yargıtay 9. H.D.’nin 17.05.2004 tarihli ve E:2003/23749, K:2004/12114 sayılı Kararı.
“Dava: Davacı, yıllık izinlerinin eksik hesaplandığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kabul etmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı sendika, açmış olduğu dava ile sendika üyesi işçinin yıllık izninin tüm çalışma süresi toplamı üzerinden hesaplanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı işveren cevabında; davacı işçinin askere giderken hizmet akdini feshettiğini ve askerlik dönüşü yeni bir hizmet akdi kurulduğunu ve bu nedenle önceki çalışmanın süresinin izin günlerinin belirlenmesinde göz önüne alınamayacağını ileri sürmüştür.
1475 Sayılı İş Kanunu'nun 50. maddesinde; "....yıllık ücretli izne hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek göz önüne alınır..." denilmektedir.
Yasanın bu açık hükmüne ve davacı işçinin askerlik nedeniyle işyerinden ayrılmasına ve bu ayrılışın askerlik öncesi hizmet süresinin izin günlerinin hesaplanmasında göz önünde tutulacağı maddede açıkça vurgulanmasına rağmen bu yönün tespiti şeklinde dava açılmasının yasal bir yönü bulunmamaktadır.”
Bir başka Yargıtay kararın da ise ( Yrg. 9.HD 18.03.2004. E.2003/15449 – K.2004/5354 ) İhbar ve Kıdem tazminatı ödenerek tasfiye edilen önceki dönem, son iş sözleşmesinde yıllık izin ücreti hesabında nazara alınmaz. Böyle olunca ikinci dönemin ayrı ve öncekinden bağımsız bir sözleşmeye dayalı olduğu kabul edilerek fark izin alacağının reddine karar verilmelidir hükmü mevcuttur.
Başka bir yargı kararında ise (Y.9.HD 13.05.1991 tarih ve 1991/415 esas 1991/8352) Emekli olup , kıdem tazminatı aldıktan sonra işyerinde çalışmasını sürdüren işçinin işyerinden ikinci ayrılısında, kıdem tazminatı ve yıllık izin hesabında kıdem tazminatı aldığı önceki süreleri dikkate alınmaz denmektedir.
Bir başka karada ise: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2006/12556 E. ve 30.01.2007 tarihli ilamında işçinin aynı işverenin işyerinde iki dönem halinde çalışması ihtimalinde birinci döneme ilişkin kıdeminin hangi şartlar altında yıllık izin süresinin hesabında dikkate alınamayacağını belirtmektedir. Bu kararda belirtilen esaslar ışığında aynı işveren nezdinde iki dönem halinde geçen çalışmalarda yıllık izin süresi hesabının neye göre yapılacağı açık şekilde kaidelere bağlanmıştır.
Bahse konu kararda davacı 1986 – 1990 yılları arasındaki hizmetinin yıllık izin süresinin hesabında dikkate alınması gerektiğinin tespiti talebinde bulunmuştur. Davalı yan ise davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, 1990 yılında ihbar ve kıdem tazminatları ödenerek önceki çalışmaların tasfiye edildiğini, işçinin işvereni ibra ettiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Yerel mahkeme talebin kabulü yönünde karar vermiştir. Yerel mahkeme kararının Yargıtay’ca temyizen incelenmesinde karar bozulmuştur.
Yargıtay bozmaya ilişkin kararında daha evvelce kıdem tazminatı ile ilgili benzer taleplere dair yerleşik içtihatlarına atıf yapmıştır. Buna göre işçinin aralıklı çalışmalarında iş sözleşmesinin feshinin ardından, bir dönem için kıdem tazminatı ödenmiş olması halinde bahsi geçen çalışmaların tasfiye edilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Kıdem tazminatı ödenmek suretiyle tasfiye edilen sürelerin işçinin aynı işverenin bir yada değişik işyerlerinde daha sonra gerçekleşen hizmet süresine eklenmesi, mümkün görülmemektedir. Buna karşın, iş sözleşmesi feshedildiği halde tazminatları ödenerek tasfiye edilmeyen hizmetlerin sonraki çalışma süresine ekleneceği, Yargıtay’ca kabul edilmektedir. Yargıtay kıdem tazminatı için yaptığı bu değerlendirmesini yıllık izin içinde geçerli kılmış ve buna göre kıdem tazminatı ödenmek sureti ile tasfiye edilen hizmet sürelerini, yıllık izin süresinin hesabında dikkate almamıştır.
Yukarıda belirtilen yargı kararların da açıkça anlaşılacağı üzere aynı işverenin işyerinde geçen birinci dönem çalışmalarının yıllık izin süresinin tespitine esas tutulması, ancak birinci dönem için kıdem tazminatı ödenmemesi halinde mümkündür. Eğer işçi birinci dönem sonunda kıdem tazminatı alarak işten ayrılmış ise ikinci dönemde yıllık izin hakkı değerlendirilirken birinci dönemdeki kıdemi dikkate alınmayacaktır.